İklim Krizini ve Tetiklediği Göç Hareketlerini Anlamak

İklim krizi, dünyanın dört bir yanında tarımdan göçe, ekosistemlerden siyaset ve ekonomiye kadar çok boyutlu etkilerle insanlığı derinden sarsıyor. İnsan etkisiyle değişen ekolojik koşullar ve iklim şartları, öncelikle daha kırılgan ve daha yoksul topluluklara tesir ederken, sömürgeciliğin tarihî mirası “iklim adaletsizliği”ni daha da derinleştiriyor.

2016 yılının sıcak bir ilkbahar günüydü. Eşimle birlikte on gündür Fas’ı geziyorduk. Meknes’te mola vermiş, ardından kadim Fes şehrine doğru yola çıkmıştık. Şoförümüz ve rehberimiz Hüsameddin, Fes şehrinden bir doktora öğrencisiydi. Gördüğümüz manzara nefes kesiciydi. Mart ayı olmasına rağmen havalar çoktan ısınmaya başlamış, tabiat yeniden yeşermeye, Kur’an’ın diliyle dirilmeye başlamıştı. Ufka uzanan badem ağaçlarının çiçekleri ve onları tek tek ziyaret eden arılar görülmeye değerdi. Dikkatimizi çeken diğer ilginç bir olay ağaçların tepsindeki keçilerdi. Keçiler ağaçları âdeta işgal etmiş; üzerinde besleniyorlardı.Keçiler, sanki dünyanın en doğal şeyiymiş gibi, ağacın ince dallarının üzerinde güvenle dengede duruyorlardı.

Kendini Tanı!

Antik Yunan’da korku, belirsizlik veya endişe yaşayan insanlar için bir seçenek de Delfi Tapınağının kahinine danışmaktı. İnsanlar tapınağa yaklaşırken, iki basit kelimeden oluşan bir mesajın yanından geçmek zorunda kalırlardı: 

Kendini tanı.” 

Birey olarak kendimizi tanımak üç şeyi bilmek anlamına gelir. 

Birincisi, amaç. 

Kutup yıldızına yönelmek. Yani varlık nedenimize. 

Bu da dünyayı bulduğunuzdan daha iyi bir halde bırakmak, kendinizin en iyi hali olmak ya da insanların hatırlayacağı bir miras oluşturmakla ilgilidir. 

İkincisi, değerlerimiz… 

Felsefi Terapi Zihniniz ve Ruhunuz İçin Kişisel Bir Antrenör Gibi

Karantinada on ay geçirdikten sonra geçen zaman kafamı karıştırmaya başladı. Hayat küçüldü ve gri renkli rutiniyle saatler akıp gitmeye başladı. Bununla birlikte, “gerçek” hayatımın, ardında kaçırılmış fırsatlar bırakarak, dışarıda bir yerlerde yanıp söndüğünü hissediyordum. 

Aralık ayında, yaşlı kayınvalidem ve kayınpederim peş peşe Covid’den öldüler. Bir, iki derken ölümün kaçınılmazlığını acı bir şekilde hatırlattılar. 

Kanepemde sessizce otururken, içimi ısıtan şarapların arasında ciddi ciddi düşündüm. 

Buradaki zamanımı iyi kullanıyor muydum? 

Daha önce de depresyon yaşamış, minnet duyduğum terapi ve ilaçlar sayesinde iyileşmiştim. Ancak bu durum farklıydı. 

Bu seferki daha varoluşsaldı.

Bir felsefi danışmana danışmaya karar verdim.

Felsefi Terapi Yaklaşımım

“Kelimeler olaylardır, bir şeyler yaparlar, bir şeyleri değiştirirler. Hem konuşanı hem de dinleyeni dönüştürürler; enerjiyi ileri geri besler ve güçlendirirler. Anlayışı ya da duyguyu ileri geri besler ve güçlendirirler.”

– Ursula K. Le Guin

 

Felsefi Danışmanlık samimi bir süreçtir. 

İki birey arasında güven, samimiyet, empati ve anlayışa dayalı bir ilişkidir. 

Sorularınızı ve sorunlarınızı dinlerken, size karşı yargılayıcı olmayan bir yaklaşım izliyorum. 

Sizi doğru olarak anlamak ne büyük önceliğim.

Halihazırda sahip olduğunuz güçlü ve iyi yönlerinizi vurgulayacağım. 

Sizinle iş birliği içinde çalışacak, sizi güçlendirecek ve hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olacağım. 

Soru sormak insan olmamızın en tabii sonucudur.

Ben Neden Buradayım?

Ben neden buradayım? 

Hayatımın bir amacı var mı?

Peki ya işim, geçimimi sağlamam ile amacım arasında bir ilişki var mı?

 

Mevlâna bize evet, burada olmamızın bir nedeni olduğunu ve gerçek bir amacımız olduğunu söyler.

“Birisi şöyle dedi: ‘Ben bu gerçek amacı ihmal ettim.

Mevlana cevap verdi: Bu düşünce bir insanın aklına girdiğinde, ‘Ben neyim ve bunları neden yapıyorum’ diyerek kendini eleştirir. Bu gerçekleştiğinde, kişinin gerçekten sevildiğinin ve önemsendiğinin kesin bir işaretidir. 

“Kınamalar devam ettiği sürece sevgi de devam eder” demiş şair. Arkadaşlarımızı azarlayabiliriz ama bir yabancıyı asla azarlamayız.” ~Rumi [1]

Mevlânâ’nın harika ve paradoksal yöntemiyle, neden burada olduğunuza dair acınız ve kafa karışıklığınız, sevildiğinizin ve önemsendiğinizin işaretidir

Asuman ve Anna Freud

Anna Freud, 20. yüzyılın önde gelen psikanalistlerinden biridir. Sigmund Freud’un en küçük kızı olarak bilinen Anna Freud, 3 Aralık 1895 tarihinde Avusturya’nın Viyana şehrinde doğdu. Babasının psikanaliz teorilerini benimseyerek büyüdü ve kendisi de psikoloji alanında büyük bir etki yaratan çalışmalar yaptı.

Anna Freud Kimdi?

Çocuk psikanalizinin kurucusu ve ego ve ergen psikolojisine katkıda bulunmuştur.

    Doğum: 3 Aralık 1895, Viyana, Avusturya.

    Ölüm: 9 Ekim 1982, Londra, İngiltere.

    Ebeveynleri: Sigmund Freud ve Martha Bernays.

    Katkıları: Anna Freud, psikanalizin çocuklara uygulanması konusunda uzmanlaşarak İngiliz psikolojisinde önemli bir güç haline geldi. En iyi bilinen eserleri arasında The Ego and the Mechanism of Defense (1936) yer alıyor.

Hayatı boyunca çocuklarla çalışması ve çocuk psikolojisine teorik ve pratik perspektiflerden bakması nedeniyle Anna Freud, çocuk psikanalizinin kurucusu olarak bilinir ve aynı zamanda ego ve ergen psikolojisine de katkıda bulunmuştur.

Ahlaki Karar Vermek Zor mu?

“Her gün kaç karar verdiğinizi düşünüyorsunuz?” 

Google amcaya sorarsanız, cevap 70 ila 35.000 arasında değişecektir. 

Bize sorarsanız, bu soruyu sormak bile yanlış olur. 

Zira biz ahlak ile ilgileniyoruz

Kararlarınızın niceliğiyle değil, niteliğiyle ilgileniyoruz. 

Ahlakı, iyi bir karar ile kötü bir karar arasındaki farkı oluşturmamıza yardımcı olan bir araç olarak düşünmek isteyebilirsiniz. 

Ahlak felsefesi, “ne yapmalıyız?” şeklindeki pratik soruyu soran felsefe dalıdır. 

Bu da değerler, ilkeler, inançlar ve normlar gibi şeylerin incelenmesine yol açar. Bunlar seçimlerimizi şekillendiren şeylerdir: 

  • Nasıl yaşamalıyız? 
  • Hangi seçimleri yapmalıyız? 
  • Hayatlarımızı yaşamaya değer kılan nedir? 

İyi bir seçimin şartlarını bulmamıza ve ardından mevcut seçeneklerimizden hangisinin en iyisi olduğunu anlamamıza yardımcı olmaya çalışır.

İbrahim Özdemir

İbrahim Özdemir, Amerikan Felsefe Uygulayıcıları Derneği (APPA) sertifikalı bir felsefe uygulayıcısı.

Felsefe profesörü, konuşmacı, yazar, farkındalık koçu, felsefi danışman ve çevreci.
Lisans eğitimini Ankara Üniversitesinde, Yüksek Lisan ve Doktorasını Orta Doğu Teknik Üniversitesinde Felsefe Bölümünde tamamladı.
Felsefi Danışmanlık ve Eleştirel Düşünce konularında uzman.
Harvard Üniversitesi, Hartford Üniversitesi, (Amerika), University of Cape Town (Güney Afrika), Gadjah Mada University (Endonezya) ve Abo Akademi Üniversitesi (Finlandiya) gibi çeşitli üniversitelerde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi.
Şu anda Clark Üniversitesi’nde (Worcester, Massachusetts, ABD) Misafir Öğretim Üyesi.
Meslek hayatında 70’e yakın ülkeyi ziyaret etti.
Biyolojik ve kültürel farklılıkları ve çeşitliliği zenginlik olarak görüyor.

Hocalığı, yazarlığı ve koçluğu, insanın gelişmesini, neşesini, rahatlığını ve zihinsel sağlığını geliştirmek için doğu ve batı felsefelerini ve uygulamalarını bir araya getiriyor.
Doğunun ve Batının fikir mimarlarının sorularımızı ve sorunlarımız çözmede bizlere yardımcı olabileceğine inanıyor.

Felsefe dünyasının zengin mirasından öğrendiklerini paylaşmak, tartışmak ve konuşmak için sizleri bekliyor.

Açıklamalı Etik: Etik, ahlak ve hukuk

Bazı insanlar kişisel ahlaklarından bahsederken, diğerleri bir dizi ahlaktan bahseder ve bir toplumdaki herkes aynı yasalar tarafından yönetilir. Bunları birbirine karıştırmak kolay olabilir.

Ancak aralarındaki farkı ve ilişkiyi bilmek önemlidir, çünkü birbirleriyle çatışabilirler. Eğer yasalar kişisel değerlerimizle veya ahlaki bir sistemle çatışıyorsa, harekete geçmemiz gerekir. Ancak bunu yapmak için aralarındaki farkı ayırt edebilmemiz gerekir.

Etik

Etik, “Ne yapmalıyım?” temel sorusuna yanıt vermeyi amaçlayan bir felsefe dalıdır. İnsanların kararlarının düşüncesiz alışkanlıklar, sosyal gelenekler veya kişisel çıkarlardan ziyade değerleri, ilkeleri ve amaçları tarafından şekillendirildiği bir düşünme sürecidir.

Değerlerimiz, ilkelerimiz ve amaçlarımız bize hayatımızda neyin iyi, doğru ve anlamlı olduğu duygusunu veren şeylerdir. Seçebileceğimiz tüm mümkün davranış biçimleri için bir referans noktası görevi görürler. Bu tanıma göre, etik bir karar, önemli olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında derinlemesine düşünerek verilen ve bu inançlarla tutarlı olan bir karardır.

Her insan neyin iyi, doğru ve anlamlı olduğuna dair kendi anlayışını yansıtabilir ve keşfedebilirken, insanlık tarihi boyunca farklı grupların farklı değerler, amaçlar ve ilkeler etrafında birleştiği görülmüştür. Hıristiyanlar, faydacılar, Budistler, Stoacılar ve diğerleri “Ne yapmalıyım?” sorusuna farklı cevaplar vermektedir. Bu cevapların her biri bir ‘ahlak’tır.