Bazı insanlar kişisel ahlaklarından bahsederken, diğerleri bir dizi ahlaktan bahseder ve bir toplumdaki herkes aynı yasalar tarafından yönetilir. Bunları birbirine karıştırmak kolay olabilir.

Ancak aralarındaki farkı ve ilişkiyi bilmek önemlidir, çünkü birbirleriyle çatışabilirler. Eğer yasalar kişisel değerlerimizle veya ahlaki bir sistemle çatışıyorsa, harekete geçmemiz gerekir. Ancak bunu yapmak için aralarındaki farkı ayırt edebilmemiz gerekir.

Etik

Etik, “Ne yapmalıyım?” temel sorusuna yanıt vermeyi amaçlayan bir felsefe dalıdır. İnsanların kararlarının düşüncesiz alışkanlıklar, sosyal gelenekler veya kişisel çıkarlardan ziyade değerleri, ilkeleri ve amaçları tarafından şekillendirildiği bir düşünme sürecidir.

Değerlerimiz, ilkelerimiz ve amaçlarımız bize hayatımızda neyin iyi, doğru ve anlamlı olduğu duygusunu veren şeylerdir. Seçebileceğimiz tüm mümkün davranış biçimleri için bir referans noktası görevi görürler. Bu tanıma göre, etik bir karar, önemli olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında derinlemesine düşünerek verilen ve bu inançlarla tutarlı olan bir karardır.

Her insan neyin iyi, doğru ve anlamlı olduğuna dair kendi anlayışını yansıtabilir ve keşfedebilirken, insanlık tarihi boyunca farklı grupların farklı değerler, amaçlar ve ilkeler etrafında birleştiği görülmüştür. Hıristiyanlar, faydacılar, Budistler, Stoacılar ve diğerleri “Ne yapmalıyım?” sorusuna farklı cevaplar vermektedir. Bu cevapların her biri bir ‘ahlak’tır.

Ahlak

Pek çok insan ahlakı son derece faydalı bulmaktadır. Herkesin, değerlerin, ilkelerin ve amaçların tüm farklı kombinasyonlarını göz önünde bulundurarak nasıl bir hayat yaşamak istediğini düşünecek zamanı ve eğitimi yoktur. Tarih boyunca rafine edilmiş ve günlük yaşamlarında uygulayabilecekleri tutarlı bir hesaba sahip olmak onlar için yararlıdır.

Pek çok insan ahlak anlayışını ailesinden, toplumundan ya da kültüründen miras alır. Bir kişinin kendi kişisel inançlarına en yakın ahlak anlayışını bulmak için ‘etrafta alışveriş yapması’ nadirdir. Bu süreç genellikle bilinçsizdir. Burada bir zorluk vardır: nasıl yaşamamız gerektiği sorusuna hazır bir cevap miras alırsak, cevabın tatmin edici olup olmadığını hiç değerlendirmeden bunu hayatımıza uygulamak mümkündür.

Tüm hayatımızı, üzerinde düşünme şansımız olsaydı kısmen ya da tamamen reddedeceğimiz bir ahlaki sistem altında yaşayabiliriz.

Hukuk

Hukuk farklıdır. Kelimenin tam anlamıyla hukuk bir ahlak değildir. Hukuk, en azından demokratik ülkelerde, bireylerin kendi etik inançlarına veya ahlaklarına göre yaşayabilecekleri özel bir alan oluşturmaya çalışır. Bunun yerine yasa, bir topluluğun başarılı olabilmesi için gerekli olan ve tüm insanların eşit muamele gördüğü temel, uygulanabilir bir davranış standardı oluşturmaya çalışır.

 

Bu nedenle hukuk, etik veya ahlaka göre daha dar bir alana odaklanır. Hukukun agnostik kalacağı ancak etik ve ahlakın söyleyecek çok şeyi olduğu bazı konular vardır. Örneğin, rakibinize yeni müşterisinin faturalarını ödememekle ün saldığını söyleyip söylememeye karar vermeye çalışıyorsanız. Hukuk bu konuda işinize yaramayabilir. Ancak neyin iyi ve doğru olduğuna dair fikirlerimiz bu konudaki yargılarımıza rehberlik edebilir.

 

Hukuk ve etiği aynı şey olarak görme eğilimi vardır – yasal yükümlülüklerimizi yerine getirdiğimiz sürece kendimizi ‘etik’ olarak değerlendirebiliriz. Bu iki açıdan yanlıştır. Birincisi, yasalar sosyal kurumlarımızın işlemeye devam etmesi için gerekli olan temel davranış standartlarını belirler. Örneğin, temel tüketici haklarını korur. Ancak, bazı durumlarda bir müşteriyle yaşanan anlaşmazlığı çözmek için doğru olan şey, yasal yükümlülüklerimizin ötesine geçmemizi gerektirebilir.

İkinci olarak, yasalara uymanın etik veya ahlaki değerlere aykırı davranmamızı gerektirdiği zamanlar olabilir. Bir doktor etik olmadığına inandığı bir prosedürü uygulamak zorunda kalabilir ya da bir kamu görevlisi gizli bilgileri basına sızdırmanın kendi görevi olduğuna inanabilir. Bazı filozoflar bir kişinin vicdanının herhangi bir yasadan daha bağlayıcı olduğunu ileri sürer., Bu da yasanın lafzına uymanın etik düşünmenin yerini tutmayacağını gösterir.