Antik Yunan’da korku, belirsizlik veya endişe yaşayan insanlar için bir seçenek de Delfi Tapınağının kahinine danışmaktı. İnsanlar tapınağa yaklaşırken, iki basit kelimeden oluşan bir mesajın yanından geçmek zorunda kalırlardı: 

Kendini tanı.” 

Birey olarak kendimizi tanımak üç şeyi bilmek anlamına gelir. 

Birincisi, amaç. 

Kutup yıldızına yönelmek. Yani varlık nedenimize. 

Bu da dünyayı bulduğunuzdan daha iyi bir halde bırakmak, kendinizin en iyi hali olmak ya da insanların hatırlayacağı bir miras oluşturmakla ilgilidir. 

İkincisi, değerlerimiz… 

İyi olan ve bu nedenle en derinden önemsediğimiz şeyler: Adalet, bilgi, aile ve eşitlik.

Üçüncüsü, ilkelerimiz… 

Kararlarımızın doğru olduğundan emin olmanın yolları, asla geçmeyeceğimiz kırmızı çizgiler, altın kurallar, size nasıl davranılmasını istiyorsanız diğer insanlara da öyle davranma.

Amaç, değerler ve ilkeler olmadan karar vermeye çalışmak, dümensiz denize açılmaya benzer. Arzularımızın, ruh halimizin, bilinçaltımızın, grup dinamiklerinin ve sosyal normların rüzgârına kapılırız. Yaptığımız seçimler gerçekten bizim seçimlerimiz olmayacaktır. 

Aynı şey kuruluşlar için de geçerlidir. 

Tıpkı bireylerin kim olduklarını bilmeleri gerektiği gibi, kuruluşların da DNA’larına işlenmiş bazı ahlaki taahhütlere sahip olmaları gerekir. 

Ahlaki çerçeve olarak bilinen şey tam da budur. 

Ahlaki çerçeve, bir kuruluşun amacının, değerlerinin ve ilkelerinin bir ifadesidir. Neye inandıklarını ve hangi duruşları uyguladıklarını açıkça ortaya koyar. 

İyi karar alma süreçleri için bir yol haritasıdır. Kurum genelinde uygulandığı takdirde, bir kurumu kendisinin en iyi modeli haline getirmek için de bir rehberdir.

Ancak bunu yapmak için çerçevenin dört standardı karşılaması gerekir. 

Birincisi istikrarlı olun. Değerlerinizi ve ilkelerinizi sürekli olarak gözden geçirmek veya amacınızı değiştirmek, iyi kararlar almak için güvenilir bir temel bırakmaz. 

İkincicisi mantıklı olun. En son iş dünyası terimleriyle dolu jargonistik belgeler, zor bir kararla karşı karşıya kaldıklarında insanlar için hiçbir şey ifade etmez. 

Üçüncüsü, pratik olun. Bir şey uygulamaya geçirilemiyorsa, sadece vitrin süslemesidir. 

Son olarak, özgün olun. Yaptığınız şey kim olduğunuzun dürüst bir ifadesi değilse, hayat zorlaştığında hiçbir anlam ifade etmeyecektir.

Her kuruluş karar verirken belirsizlik ve birbiriyle rekabet eden ihtiyaçlar arasında yol almak zorundadır. Zaman baskısı, bir kuruluşu gerçekten olmak istediği kişiyi temsil etmeyen seçimlere itebilir. 

Ahlaki bir çerçeve, zor zamanlarda kendiniz veya kuruluşunuz için en iyi kararları verme konusunda yönlendirmeye yardımcı olur. 

Bu adeta bilgece, öz farkındalıkla karar vermek için bir rehber kitaptır. 

Kendinizi tanıyın, kuruluşunuzu tanıyın. 

İyi ve doğru olduğuna inandığınız şeyleri gösteren seçimler yapın.

İnandığınız değerleri hal ve hareketlerinizle somutlaştırın. İnsanlar söze değil, davranışa bakar.

Bunlar gerekçelendirebileceğiniz ve gurur duyabileceğiniz seçimlerdir. 

Seçimleri etkin bir şekilde size ait kılan da budur.

Hayatın bir tercih olduğunu asla unutmayınız!

Bu konuda bir tereddüt oluştuğunda Felsefi Danışmanınızı arayın.